26 Mart 2013 Salı

vampirlik porfirya denen 1 hastalık mı??

Vampirlik mistik yönünden uzaklaştığında bilimin buna bi tanı getirmesi mümkün.nCalifornia Devlet Üniversitesi araştırmacılarından kimya profesörü Wayne Tikkanen’in yaptığı araştırmaya göre vampirliğin asıl sebebinin Porfiria hastalığı olduğu tespit edilmiştir. 1700’lü yıllarda hastalık hakkında bilgisi olmayan Avrupa'nın bu hastalığa yakalanları vampir olarak niteleyerek lanetlemekteydiler. Bir çeşit kan zehirlenmesi olan Porfirya hastalığının ilerlemesiyle derinin kızılötesi ışınlara karşı zayıfladığı ve bu nedenle karadığını açıklayan Tikkanen “Hastada anormal kıllanma görülür. Dudaklar kuruyup çekildiği için dişler ortaya çıkar. Hasta çok acı çeker. Sonunda çıldırır” diyerek hastalığı açıklamıştır. Bu hastaların derilerinin hassaslığı nedeniyle sadece geceleri çıkabildikleri tedavi amacıylada hayvan kanı içtiklerini belirten Tikkanen “Hikayelerde vampirlerin neden gece dışarı çıkıp kan içtiklerinin yanıtı işte bu” diye konuya açıklık getirmiştir.nVampirler, Porfiria ve Çarpıtmaktan Kendimizi Alamadığımız Bilimsel BilgilernBu yazıya “Vampir inanışının ortaya çıkış sebebi, aslında porfiria ismi verilen ender bir hastalıktı.” diye başlansa oldukça ilgi çekerdi sanırım. Üstelik bu cümleyi destekleyecek, pek çok veri de mevcutsa.. Hatta bir önceki gün koskoca bir Amerikalı profesör tam da şu cümleleri kullanmışsa:n“Porfiria hastalarında görülen hemoglobin eksikliğine bağlı kansızlık, eski çağlarda bazı hastaların kan içmelerine sebep oluyordu. Porfiria aynı zamanda hastaların dış görünüşlerine de etki ediyordu: derinin çok soluk renkli görünmesi, ışığa duyarlılık, hastalık sebebiyle floresan özellikte bazı maddelerin dişlerde birikmesi ve diş etlerinde aşırı çekilmeler... Sanırım vampirlerin nereden geldiğini çözdünüz bile.”nEvet harika bir konu bu. Efsanelerin ardında yatan bilimsel gerçekler.. Bununla birlikte biraz araştırınca çok ilginç bir tabloyla karşılaştım.nVampir mitine sebep olan şeyin aslında bir hastalık olması pek çok yerde ilgi çekici bilimsel bir gerçek olarak insanlara sunulmuş (bizzat biyokimya profesörü bile yaptı bunu). Hem de kan içmelere, soluk benizlere, sivri dişlere bir bir açıklama getirilerek. Fakat biyolojiden biraz anlayan bir insan olarak okuduklarımda tutarsızlıklar olduğunu farkettim.nVampirlerle porfiria hastalığı arasındaki bağı ortaya ilk olarak 1985 yılında biyokimyacı David Dolphin atmış. Bakalım Dolphin'in çarpıtmaktan kendisini alamadığı bilimsel bilgiler ile gerçekler arasında nasıl bir fark var?nDolphin'in ortaya attıkları şöyle:n1) Porfiria hastaları gün ışığına aşırı duyarlı oldukları için, güneş ışığına en küçük bir maruz kalma bile vücutlarında ciddi şekil bozukluklarına yol açabiliyor. Bu bozukluklar arasında yüz derisinde çatlamalar, burnun ya da parmakların düşmesi, dudakların aşırı gerginleşmesi ve diş etlerinin çekilmesi sonucu dişlerin aşırı sivri görünmesi gibi durumlar var.n2) Ağır porfiria hastaları güneş ışığından korunmak için, aynı Dracula gibi, sadece geceleri dışarı çıkıyorlardı.n3) Günümüzde porfiria, kanda eksik olan maddelerin hastalara enjekte edilmesiyle tedavi edilebiliyor. Fakat yüzyıllar önce insanlar kendilerini tedavi etmek için kan içiyorlardı.n4) Sarımsak, porfiria semptomlarının ağırlaşmasına sebep olan kimyasal maddeler içeriyor. Bu yüzden porfiria hastaları -aynı vampirler gibi- sarımsaktan sakınıyorlar.nİlginç değil mi?nFakat ne yazık ki gerçekler başka:n1) Öncelikle porfirianın pek çok farklı çeşidi var. Bunlardan sadece, en ender rastlanılan konjenital eritropoietik porfiria ciddi vücut bozukluklarına sebep oluyor. Bir kaynakta, şimdiye kadar rapor edilmiş böyle 200 vaka olduğu belirtilmiş. Bu sayının vampir mitlerine yol açmaktan çok uzak olduğu aşikar. Durum ne olursa olsun, 18. yüzyılda vampir olduğu iddiasıyla cesedi mezarından çıkarılan kişilerin hiç biri, tabi ki ölü olmaları dışında, tipik olarak bir görüntü bozukluğuna sahip değildiler.n2) Vampirlerin güneş ışığını sevmedikleri fikrini ilk ortaya atanların roman yazarları olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü 18 ve 19. yüzyıllar sırasında Avrupa'da vampirlere gündüzleri rastlandığına ilişkin söylentiler var. Ayrıca her ne kadar Bram Stoker'in Dracula'sı ölü gibi(!) bembeyaz bir deriye sahip olsa da, Balkanlar'da al yanaklı tasvir edilen vampirlere rastlıyoruz.n3) Yukarıdaki iki şık belki tartışmaya ve yoruma açık olabilir ama Dolphin'in en çok açık verdiği nokta işte burası. Vücudumuz, sindirim sistemimize giren her türlü besini genellikle en küçük yapı taşına parçayıp daha sonra bu yapı taşlarından kendi karmaşık moleküllerini yapar. Porfiria hastalarının kanında eksik olan karmaşık molekülün, kan içerek vücuda kazandırılmasına imkan yok çünkü kanda bulunan her molekül midede ve bağırsaklarda sindiriliyor. Zaten dikkat edilirse ortaya atılan iddia, günümüzde porfirianın, hastalara kanda eksik olan maddenin doğrudan "enjekte edilmesiyle" tedavi edildiği bilgisini içerdiği için bir bakıma kendi kendini çürütüyor.n4) Son olarak sarımsakta porfiriaya kötü gelen bir maddenin varlığı şimdiye kadar ispatlanmış değil.nDr. Dolphin, öykünün çekiciliğinden ya da böyle bir açıklamayı ortaya atmanın ona sağlayacağı popülarite düşüncesinden kendisini almamış olacak ki, göz göre göre yalan söylemiş.nDaha kötüsü özellikle üçüncü iddiayı çürütmek için gerekenlerin lise biyolojisi kitaplarında yazıyor olması. Bununla birlikte vampir mitine porfiria hastalarının sebep olduğu öyküsüne en güvenilir web siteleri bile, iddiaları yeterince sorgulamadan yer vermişler. Gerçi biyokimya profesörlerinin bile kendilerine bu konuda hakim olamadığını düşünürsek, ortada suçlayacak pek kimse kalmıyor gibi.nSonuç olarak vampirlere gönül rahatlığıyla inanmaya -en azından şimdilik- devam edebiliriz.nnFritz Haarmann (1879-1925)nFritz Haarmann, 1879 yılında Almanya'da doğmuştur. Kendisi zamanın modern vampiri olarak düşünülür. Küçüklüğünü babasının korkusuyla yaşayan Fritz Haarmann, genç bir adamken kısa bir süre için orduya katıldı. Fazla zaman geçmeden çocuk tacizi nedeniyle hüküm giymesi nedeniyle İsviçre'ye kaçtı. Sokaklarda hayatını geçiriyordu ve sokak hayvanlarını öldürmek en büyük eğlencesi haline gelmişti. I. Dünya Savaşı'ndan sonra polis ekiplerine katıldı ve casusluk yaptı.nnHaarman homoseksüeldi. Sokakta gördüğü genç erkekleri evine davet edip iliskiye girdikten sonra öldürüyordu. 1919 yılında yasal olmayan seks yapmasından dolayı dokuz ay cezaevinde yattı. Süresi dolup çıktığında Hans Grans ile tanıştı. Hans Grans, Haarmann'ın hem sevgilisi, hem de "cinayet partneri" olmuştu. 1920'lerde işlediği cinayetler korkunç hal aldı. Artık kurbanların boyunlarını ısırıp kanlarını içiyordu.nn1924 yılında polis Haarmann'ın cinayet artıklarına rastlamaya başladı. Çocukları kaybolan bir kaç aile de polise ifade verdikten sonra, artık Haarmann'ın bu işle ilgisi olduğunu anlamışlardı. Haarmann tutuklandıktan sonra evini araştıran polis yirmiyi aşkın insan cesedi artıklarıyla karşılaştılar. Bunların üzerine Haarmann suçunu itiraf ederek Hans Grans'ı da ele verdi.nn24 cinayetten suçlanmış olsa bile, sayının 50 kadar olduğu düşünülmekte. İnsan eti yemekte dahil aklınıza gelebilecek herşeyi yapmıştı. Bir zamanlar kasap olarak çalıştığından dolayı bazı müşterilere haberleri olmadan insan eti sattığını da itiraf etti. 15 Nisan 1925'de mahkemesinden sonra Fritz Haarmann'ın kafası kesilerek öldürülmesine karar verildi. Beyni incelenmek üzere Gottingen Üniversitesi'ne gönderilmiştirnVampir MarşınV ampirler geldi alananA ğladı kurtçuklar korkuylanM ızıldamak yok bu savaştanP arladı dişlerimiz coşkuylanİ nledi kurtcuklar acıylanR ica ettiler ne olur fazla ısırma....nL afını sakın ey kurtcuk bizlerden,nE rdemimizdir bizleri büyük kılan,nResm-ederiz her gece dünyayı yeniden..nnA cımayız kurtcuklara içerken kanlarını,nC ezalandırırız başkaldıranları,nI ssız gecelerde bekleriz avlarımızı,nM ahveder üstün gücümüz kurtcukları,nA ğlatırız mahsun gece yaratıklarını,nZ irvedir her zaman yerimiz,çünkü biz vampirleriz.......nnVampirlerin TarihinEvvel zaman içinde...nnTanrı , Adem’i cennetinden kovduktan uzun süre sonra Adem ve Havva ‘nın iki erkek çocuğu olmuş . Bunlardan büyük olanın adı Caine (Caine the First Born ,ilkdoğan) , küçüğünün adıysa Abel imiş .nnEski Dünya ‘da adları şimdilerde çoktan unutulmuş canlılarla birlikte mutluca yaşarlarmış . Ancak bu uzun sürmemiş . Bir cinnet anında Caine kardeşi Abel ‘i öldürmüş ve ilk kan akıtan , ilk katil (“ first murderer”) olmuş . Babasının hışmından korkarak evinden kaçmış . Ama Tanrı’nın hışmından kaçamamış .nnTanrı , Caine ‘i lanetlemiş . Onu sonsuza dek güneş ışığından yoksun yalnız bir Geceye mahkum etmiş . İçerisinde sürekli yükselecek olan bir açlıkla karartmış onun kaderini ; kendi türünün kanını içmekle lanetlemiş onu , varlığını sürdürebilmek için . Ve ilk vampir olarak Caine dünyanın üzerinde gezinmeye başlamış .nnBinyıllarca Caine bu topraklar üzerinde adım attığı sonsuz gecede yürümeyi sürdürmüş . Dünyanın dört bir yanını gezmiş . Arkasında gittiği her yere ölümü taşımış . Inanılmaz gücü sayesinde bazı yerlerde ona tapınmışlar , bazı yerlerde iblis olarak isimlendirilmiş . O da insanların arasından tamamıyle çekilmişnnInsanlık Tarihi birkaç Çağ geçirip yerleşik düzene geçmeye başladığı zamanlarda Caine geri dönmüş . Inanılmaz yalnızlığını giderebilmek için kendine arkadaş , yaver aramaya başlamış . Yaptığı uzun geziler sonunda kendi lanetini geçireceği üç insan bulmuş ve onları da vampire çevirmiş . Bu 2.nesil vampirlerin adı Güzel Zillah , Bilge Enoch ve Güçlü Irad imiş .nCaine ve 3 çocuğu insanlığın arasında gezmeye başlamış ve Ilkşehri (First City) kurmuşlar . Orada insanlar onlara tanrı olarak tapınmış ve rahat çağlar geçirmişler . O zamanlarda 2.nesildeki 3 çocuk da kendi çocuklarını yapmışlar . 3. vampir neslinin nüfusu 13 ‘müş : Malkav , Saulot , Cappadocius , Absimiliard , Arikel , Lasombra , Ventrue , Ennoia , Haqim , Brujah , Set , Ravnos ve TzimiscennCaine buna izin vermiş ama lanetin daha fazla yayılmasını istememiş ve daha fazla vampir yaratılmasını yasaklamış .nÇağlar geçmiş ve sonra bir anda bütün dünya sular altında kalmış . Nuh’un tufanı First City ‘i yutmuş . Çok zorlu yıllar geçiren vampir nesli tufan geçince tekrar insan arasına katılmış . Ancak 3. nesil 13 çocuk iyice artan güçleriyle artık babalarının yanında kalmak istemiyormuş . Bu yüzden büyük bir anlaşmazlık çıkmış . Caine iki tarafa da savaş yapmamalarını söylemiş ama 2. ve 3. nesil ayrılmış ve Büyük Savaş başlamış . (The Great War)nKısa bir süre sonra 3. nesil’den 13 çocuk , babalarını (Enoch , Zillah ve Irad) yoketmişler ve Dünyanın Efendileri olduklarını ilan etmişler.Içlerinden bazıları Caine ‘i aramaya çalışmış ve söylenlere göre biri bulmuş . Ancak Caine bu kez kıyamet gününe kadar olmak üzere onları terkettiğini söyleyip kayıplara karışmış ( yaklaşık M.Ö. 3000 )n3.nesil vampirler o zaman için devasa büyüklükte bir şehir kurmuşlar ve buna Ikincişehir demişler (Second City) . Orada 13 yarı-tanrı da ayrı saraylarını yaptırtmışlar ve insanlar onlara tapınmaya başlamış . Burada çoğu kendi çocuklarını yapmışlar ve 4.vampir nesli oluşmuş . Bu vampirler inanılmaz güçlere sahip olmalarına rağmen babalarının yanında birer silik gölgden farksızmışlar . Her yeni nesilde Caine’in kanı biraz daha etkisini yitirerek saflığını kaybediyormuş.nBu şehirde 3.nesilden her vampir kendi hayat felsefesinin ve güçlerinin belirlediği birer clan kurmuş . ( Bunlar günümüzdeki Vampire Clan’lar oluyor .) Klanların isimleri ve kurucuları şöyle :nnVentrue – Kraliyet Klanı (Ventrue)nGangrel – Hayvanın Klanı (Ennoia)nMalkavian – Ay’ın Klanı (Malkav)nNosferatu – Gizli Olanın Klanı (Absimiliard)nRavnos – Gezenin Klanı (Ravnos)nToreador – Gülün Klanı (Arikel)nLasombra – Gecenin Klanı (Lasombra)nTzimisce – Biçimdeğiştirenin Klanı (Tzimisce)nSetites – Yılanın Klanı (Set)nCappadocian – Ölümün Klanı (Cappadocius)nSaulot – Iyileştirenin Klanı (Saulot)nAssamite – Av’ın Klanı (Haqim)nBrujah – Öğrenmiş Klan (Brujah)nnBurada uzun süre bir arada yaşadıktan sonra aralarındaki çekişmeler uzlaşılamaz bir hal almış ve şehirdeki insanlar da bu isimsiz savaştan bıkmışlar ve onlara olan saygılarını yitirmişler . O zaman klan kurucuları ( ya da Antediluvian’lar yani tufandan sağ kurtulanlar ) son kez bir araya gelip ayrılmışlar . Herbiri bilinen dünyanın bir tarafına gidip orada kendi hakimiyetini ilan etmiş . Örneğin Set , Mısır’a giderek orada bir Tanrı olarak Seth ya da Sutekh adını alarak yaşamaya başlamış ; Cappadocius Iç Anadolu’da çocuklarıyla beraber Kapadokya’ya gelerek buraya yerleşmiş ve buraya isim vermiş ; Haqim , bugunkü Iran’ın olduğu yerde fetedilmesi imkansız gözüken Alamut Kalesine yerleşmiş ; diğer Antediluvian’lar da çeşitli mekanlarda varlıklarını sürdürmüşler .nBundan sonra her yeni nesil bir sonraki nesilden vampir yaratarak vampirlik lanetini günümüze kadar taşımış . Antediluvian’ların ayrılmasından günümüze kadar geçen yaklaşık 5000 yılda bazı klanlar yokedilmiş , bazı Antediluvian’lar çocukları tarafından öldürülmek suretiyle Klan sahipliğini kaybetmiş , bazıları uzun uykuya (Torpor) girerek kendilerini dünyadan ve çocuklarının aç gözlü bakışlarından korumuş , yeni bazı klanlar kurulmuş ve Vampir Sosyetesi sayısız büyük olay geçirmiştir . Günümüzde 13.nesil vampirler bile olduğu biliniyor ve bunlar insanlara göre daha güçlü olmalarına rağmen gece gezip kan içen güçlü ,zeki ve/veya güzel insanlar gibi oldukları söylenebilir . Bunun dışında 14. hatta 15. nesil vampirler bile görülmüş ama bunlar çocuk yapamadıkları gibi gündüz de gezdikleri ve bir vampirden çok hastalıklı bir insan görünümünde oldukları söyleniyor ve onlara Thin Blood (Incekanlı) deniyor .

2 yorum: